T.C. Demiroğlu Bilim Üniversitesi ve Florence Nightingale Hastaneleri ile Geleceğinizi Şekillendirin

Öğrenci Psikolojisinin Eğitim ve Başarıdaki Rolü

Psikoloji, insanların günlük faaliyetlerinde önemli bir rol oynayan birçok unsurdan biridir. Her gün gerçekleştirdiğimiz çeşitli faaliyetlerdeki başarı ve başarısızlıklarımız, çoğunlukla günlük psikolojimize bağlıdır. Bu nedenle, insanlar, günlük hayatlarını çeşitli durumlarda ciddi şekilde bozan çeşitli psikolojik sorunlarla karşılaşabilirler. Bu sorunlar, genellikle stres, kaygı, depresyon, motivasyon eksikliği, yalnızlık, çaresizlik ve fobiler gibi psikolojik faktörlerden kaynaklanır. Bu tür psikolojik sorunlar, yükseköğretim kurumlarındaki öğrencilerde akademik başarısızlığa, sınav kaygısına, düşük performansa, düşük özgüvene ve işlevselliklerini normal bir şekilde yerine getirmelerini engelleyen gerçekçi olmayan endişe ve korkulara yol açabilir.

Hayatın her alanında olduğu gibi psikolojik faktörler öğrenme ve öğrencilerin başarısında da etkili olabilmektedir. Psikolojik faktörler, çok boyutlu bir yapı olarak tanımlanır. Psikolojik olarak ele alındığında, herhangi bir öğrenme faaliyetine katılan bir öğrencinin üç temel soruya yanıt vermesi gerekir: "Bu faaliyeti yapabilir miyim?", "Bu faaliyeti yapmak istiyor muyum?", ve "Başarılı olmak için ne yapmam gerekiyor?" Bu noktada öğrencilerin başarılı olması için en önemli faktörlerden biri kendilerini başarılı olabileceklerine dair sorgulamaları, bu yöndeki inançları ve beklentileridir. Bir öğrencinin belirli bir görevi yerine getirebileceğine olan inancı, yani öz-yeterliliği, bu başarıyı şekillendiren en önemli unsurlardan biridir. Öz-yeterliliği yüksek olan öğrenciler, zor görevlerle karşılaştıklarında daha istekli olur, bu görevleri tamamlamak için daha fazla çaba gösterir ve zorluklarla karşılaştıklarında pes etmezler. Bu inanç, onların derslerde daha aktif olmalarını ve akademik hedeflerine ulaşma şanslarını artırır.

Psikolojik açıdan motivasyon, eğitimde başarı için olmazsa olmaz bir diğer faktördür. Öğrencilerin motive olması, ders çalışma alışkanlıklarını geliştirir ve uzun vadeli hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olur. Öğrencilerin derslere katılımı ve başarıları, içsel ve dışsal motivasyonlarına bağlıdır. İçsel motivasyon, bireyin bir faaliyeti sadece o faaliyetten aldığı tatmin ve keyif için gerçekleştirmesi anlamına gelir. Bu motivasyon, öğrenmenin kendi içinde değerli olduğu durumlarda devreye girer. Örneğin, bir öğrenci matematik problemlerini çözmekten keyif alıyorsa ve bu süreçte yeni şeyler öğrenmek onu mutlu ediyorsa, bu durumda içsel motivasyonla hareket ediyor demektir. İçsel motivasyonun en güçlü özelliklerinden biri, bireyin uzun vadeli hedeflere ulaşma konusundaki kararlılığını ve dirençliliğini artırmasıdır. Dışsal motivasyon ise bireyin bir faaliyeti dışsal ödüller veya baskılar nedeniyle gerçekleştirmesi anlamına gelir. Bu ödüller notlar, ödüller veya ebeveynlerin ve öğretmenlerin beklentilerini karşılama gibi unsurlar olabilir. Dışsal motivasyonun en temel özelliği, bireyin davranışını dış faktörlerin yönlendirmesidir. Örneğin, bir öğrenci sadece yüksek not almak için veya öğretmeninden övgü almak için ders çalışıyorsa, bu durumda dışsal motivasyonla hareket ediyor demektir. Dışsal motivasyon, kısa vadede oldukça etkili olabilir. Örneğin, bir öğrencinin belirli bir sınavda başarılı olması için verilen bir ödül, onun sınav öncesinde daha çok çalışmasına ve çaba göstermesine neden olabilir. Ancak, dışsal motivasyonun dezavantajı genellikle geçici olmasıdır. 
Psikolojik olarak öğrencinin kendini nasıl hissettiği ya da duygusal dengesi, öğrencinin başarısında diğer önemli bir bileşenidir. Öğrencinin duygusal dengesi, onun okul içindeki ve dışındaki davranışlarını etkiler. Duygusal olarak dengeli olan bir öğrenci, daha iyi bir sosyal uyum sağlar ve bu da akademik başarıyı olumlu yönde etkiler. Örneğin, depresyon veya anksiyete gibi psikolojik rahatsızlıklar yaşayan öğrenciler, derslerine yeterince odaklanamaz ve bu durum akademik performanslarını düşürebilir. Aksine, duygusal olarak dengeli bir öğrenci, günlük streslerle daha etkili bir şekilde başa çıkabilir, sosyal ilişkilerini sağlıklı bir şekilde sürdürebilir ve akademik yükümlülüklerini yerine getirme konusunda daha başarılı olabilir.

Bir öğrencinin psikolojik durumunu özellikle kötü yönde etkileyen birçok faktör vardır. Stres, kaygı, depresyon ve duygusal tükenmişlik gibi olumsuz duygusal durumlar, öğrencinin derslerine odaklanma yeteneğini önemli ölçüde zayıflatabilir. Örneğin, yüksek düzeyde stres yaşayan bir öğrenci, derslerinde gereken konsantrasyonu sağlayamayabilir, bu da onun bilgi edinme sürecini ve sınav performansını olumsuz etkileyebilir. Benzer şekilde, anksiyete yaşayan bir öğrenci, sınav öncesinde aşırı derecede kaygılanarak, sınav sırasında bilgilerini etkili bir şekilde kullanamayabilir. Bu tür olumsuz psikolojik durumlar, öğrencinin öğrenme sürecine aktif katılımını engelleyebilir ve akademik başarısını düşürebilir.

Depresyon gibi daha ciddi psikolojik rahatsızlıklar, öğrencinin hem sosyal hayatını hem de akademik performansını daha da derinlemesine etkileyebilir. Depresyondaki bir öğrenci, genellikle enerjisiz, umutsuz ve motivasyonsuz hisseder; bu da derslere katılımını, ödevlerini tamamlama kapasitesini ve genel olarak okul hayatına olan ilgisini azaltabilir. Bu tür durumlar, öğrencinin akademik başarısında belirgin bir düşüşe yol açabilir ve uzun vadede, öğrencinin eğitim hayatını tamamen terk etmesine bile neden olabilir.

Öte yandan, duygusal olarak daha dengeli, kendine güvenen ve genel olarak iyi hisseden bir öğrenci, akademik yaşamda daha başarılı olma eğilimindedir. Bu tür bir öğrenci, karşılaştığı zorluklara karşı daha dirençli olur, derslerine daha motive bir şekilde çalışır ve sosyal ilişkilerini sağlıklı bir şekilde sürdürür. Psikolojik olarak sağlıklı bir öğrencinin, sosyal uyum sağlaması daha kolaydır ve bu da onun sınıf arkadaşları ve öğretmenleriyle olan ilişkilerini olumlu yönde etkiler. Bu tür pozitif sosyal etkileşimler, öğrencinin öğrenme sürecine daha fazla katılım göstermesine ve akademik başarıya ulaşmasına yardımcı olur.

Sonuç olarak, öğrencinin psikolojisi, eğitim sürecinde ve akademik başarıda kritik bir rol oynar. Özgüven, motivasyon, duygusal denge ve stres yönetimi gibi psikolojik faktörler, öğrencilerin eğitimdeki performansını doğrudan etkiler. Bir öğrenci, motivasyon, özgüven, stres yönetimi gibi psikolojik faktörlerde güçlüyse, bu durum akademik performansını olumlu yönde etkileyebilir. Bu nedenle, öğrencilerin kendi psikolojik ihtiyaçlarının farkında olmaları ve bunları dile getirebilmeleri onların potansiyellerini tam anlamıyla gerçekleştirmelerine yardımcı olur ve başarıyı da artırır.