DOĞAL AFETLER VE SONUÇLARI

Afet, “insanlar için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplara neden olan, normal yaşamı durdurarak veya kesintiye uğratarak toplumları etkileyen ve yerel imkânlar ile baş edilemeyen her türlü doğal, teknolojik veya insan kaynaklı tüm olaylar” olarak tanımlanmaktadır.

TÜRKİYE’NİN AFET PROFİLİ

Afet gerçeğini her geçen yıl daha fazla yaşadığımız ülkemizde, ne yazık ki henüz yeterli farkındalığı yakalamış değiliz. Yeterli farkındalığa sahip olmadığımız için afetlere karşı hazırlıklı değiliz. Afetlerin etkileri ekonomik, sosyal ve psikolojik olmak üzere hem bireyi hem de toplumu etkileyecek farklı boyutlarda sonuçlara neden olmaktadır. Her geçen yıl doğal afetlerden etkilenen birey sayısı da artmaktadır. Bu bireylerin büyük bir çoğunluğunun psikolojik desteğe ihtiyacı bulunmaktadır. Afet sonrası oluşan psikolojik travmalar bireylerin hayatını olumsuz yönde etkilemekte ve bireylerin ruh sağlığını yaşam boyu bozabilmektedir. Kriz ortamı beraberinde psikolojik travmaları da getirmektedir. Ancak kriz ortamında oluşan travmaların etkisi her bireyi aynı düzeyde etkilememektedir. Travma sonrası oluşan bu tepkisel davranışlar kalıcı nitelikte değildir. Ancak travma sonrası oluşan psikolojik etkilenme, hayat kalitesini uzun bir süre etki altına almaktadır. Ayrıca ileriki yaşamda yaşanabilecek uzun dönem (majör) depresyon gibi farklı psikopatolojilerin görülmesine neden olabilmektedir. Afetlerin olası etkileri psikopatolojik boyutta bu şekilde değerlendirilebilir. Bunun yanı sıra aile içinde ve toplumsal boyutta da çok farklı etkilerinin olabileceği de yadsınmamalıdır. Afet sonrası oluşan fiziksel çevre olayları, yaralanma durumu, ölümler ve maddi kayıplar beraberinde birey ve ailelerin ruh sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca afet durumu sonrası oluşan travmatik olayların medya aracılığı ile tüm ülkeye duyurulması ardından ülke çapında geniş bir kesimin hem psikolojik hem de ekonomik olarak etkilenmesine yol açmaktadır. Afete maruz kalan bireylerin tepkileri afet sonrasında geçen süreye göre de farklılık göstermektedir. Bu tepkisel farklılaşma süreci ise dört bölüm üzerinde değerlendirilmiştir.
 

1. Psikolojik şok dönemi: İlk yirmi dört saat veya daha uzun sürebilmektedir. Bu dönemde oluşabilecek travmatik tepkiler ise şu şekilde sıralanabilir:
a. Ani fizyolojik uyarılma, aşırı hassasiyet ve kısıtlanma hissi
b. Mantıklı düşünememe ve karar verememe sorunları
c. Hafızada tutma ve dikkati yoğunlaştırma sorunları
d. Görünen her durumun gerçek dışı görünmesi (dissosiyasyon)
e. Duyguların taşlaşması (küntleşme) ve kısa süreli şok durumu yaşanmasıdır.

2. Tepki dönemi: İki ile altı gün sonrasında görülmeye başlamaktadır. Bu dönemde oluşabilecek travmatik tepkiler ise şu şekilde sıralanabilir:
a. Duygusal karmaşalar: Kaygı, öfke, sinirlilik, suçlama, güvensizlik, yalnız kalma korkusu duygularıdır.
b. Bedensel tepkiler: Titreme, bulantı, kardiyak sorunları (çarpıntı vs.) ve yerinde duramamak temel tepkilerdir.

3. Zihinsel işlemleme ve olanları düşünme dönemi: Yaklaşık bir haftanın sonunda bu dönem başlamaktadır. Bu dönemde oluşabilecek travmatik tepkiler ise şu şekilde sıralanabilir: a. Afetzede olayla ilgili konuşmak istemez.
b. Kaybedilenler için yas tutulmaya başlanır.
c. Üzüntü ve özlem gibi güçlü duygular yoğun olarak yaşanabilir.
d. Hafıza ve odaklanma sorunları oluşabilir.
e. Kişiler arası ilişkilerde öfke hali ve çatışmalar yoğun olarak yaşanabilmektedir.
4. İyileşme ve yeniden uyum dönemi: Afet durumu üzerinde fazlaca zaman geçmiştir ve artık yaşama uyum sağlama dönemi başlamaktadır. Bu dönemde oluşabilecek davranışsal tepkiler ise şu şekilde sıralanabilir:
a. Direnç gösterme yavaşlar ve yaşama uyum gösterme davranışları görülür.
b. Duygusal iyi hissetme yaşanır ve gelecek planları kurulmaya başlanılır.
c. Yaşanılan afet anıların bir parçası olur ve zihni ilk zamanlar gibi yoğun olarak meşgul etmez.

Ancak afet sonrası oluşan travma dönemi bütün bireylerde benzer şekilde görülmemektedir. Bazı bireyler direnç gösterebilir ve yaşanılan yoğun stres ile olayları inkâr edebilir, bastırılabilir veya farklı savunma mekanizmaları ile bilinç düzeyinden uzaklaştırılabilir. Bu şekilde yaşama uyum göstermek oldukça zor ve sosyal açıdan da kaygı verici olabilmektedir. Bu bağlamda bir psikolojik destek eğitimi programına katılmak ya da bu durumu yaşayan eğer bir çocuk ise okul rehberlik servisinden gerekli desteği alması ruh sağlığı açısından oldukça yararlı olacağı düşünülmektedir. Hiç kuşkusuz ki çocuk ve ergenler yaşam tecrübesi azlığı ve yaşam farkındalığı kazanmakta yeterli bilgi düzeyinde olmadıkları için, afet gibi oldukça ağır travmatik yaşantılardan yetişkinlere göre oldukça fazla etkilenebilmektedirler. Bu nedenle en çok, henüz yetişkinlerin bakım ve ilgisine muhtaç olan çocuk ve ergenlerin afet sonrası psikolojik desteğe ve gerekli eğitimlere ihtiyacı vardır.
 

AFET SONRASI STRES BOZUKLUĞU
Afet sonrası gelişen travma sonrası stres bozukluğu gibi, ruhsal bir rahatsızlık görülmektedir. Yaşanılanlar zihinde kendini sürekli tekrarlar ve kâbus haline dönüşür. Kendini sürekli tekrarlayan dönemler yaşanır.

AFET SONRASI OLUŞAN YAS TEPKİLERİ
Yas süreci, travma sonrası oluşan normal bir süreçtir. Afet sonrası bir kaybın ardından yas tutan bireyler sırasıyla şu süreci yaşamaktadırlar:
• İnkâr ve yalıtma
• Öfke süreci
• Pazarlık etme süreci
• Depresyon yaşama süreci
• Kabullenme süreci Bu süreç içerisinde verilen tepkiler ise:
• Duygusal tepkiler: Depresyon, umutsuzluk, kaygı, suçluluk, öfke, yalnızlık.
• Davranışsal tepkiler: Ağlama, geri çekilme ve tükenmişlik.
• Bilişsel tepkiler: Ölen kişi hakkında sürekli olarak düşünme, düşük öz güven, çaresizlik düşünceleri, konsantrasyon güçlükleri ve inkar etmek. • Fizyolojik tepkiler: Madde kullanımı, iştah kaybı, halsizlik ve somatik şikâyetlerdir.